Premium BAYOGUL [off] 14.05.2024 / 12:18 Aldamak aňsat biz ýaly sadalary
Babamın bir karısı daha varmış.
Köyde.
Yine bir gün her zamankisi gibi kavga ettiklerinde annem babama:
- Senin o domuz gibi zıkkımlanan karından bir şey mi artıyor ki? - dedi.
Ben resim yaparak yattığım yerden usulca babama baktım.
Babam rahat bir ses tonu ile
- Öbür karımdan bir şey artmıyor'sa, sizi geçindiremezdim ki. Geçindiriyorum ya işte - dedi.
- Minnetin ne be? Neyin lafını yapıyorsun? Geçindiyormuş. Geçindirmeyip de napacaktın acaba?
Ben korkuy'la yine babamın yüzüne baktım. Birden annemi dövüvermesinden endişelendim. Çünkü, daha önce bunun gibi kavga ettiklerinde babam anneme : "Döverim. Fazla olursan eşşek sudan gelinceye kadar döverim" demişti. Eğer dediğini yapar'sa kendimin ne yapmalı olduğum konusunda düşündüm. Babam fikirlerimi dağıttı.
- O zaman akıllı ol. Hasta olmayı kim ister?
Onun yerine kendini koy.
Annem:
-Hastalık bahane - diyerek söylendi.
- Senin şu kuşbeyninden neler geçiyor acaba? Hasta diyerek ilk göz ağrısı karımı boşayarak köye seni taşındıracağımı'mı sanıyorsun?
- Sensin kuşbeyinli. Kuşbeyinli olmasaydın köye taşınıp-taşınmayacağımı bilirdin.
O gün babam sinir'le çekip gitti.
O gün ben annemden:
- Kuşbeyin ne? - diye sordum.
Annem gözyaşını saklayarak:
- Sus! - dedi, kuşbeynin ne olduğunu söylemedi. Ben bunu keyfi yerinde olduğu zaman babamdan sorarak öğrenirim.
Biz küçük şehrin bir köşesinde, eski bir evin ikinci katında yaşıyorduk. Evde genelde annem ikimiz olurduk. Annemin söylediğine göre öbür sene okula başlayacakmışım. Bu yüzden babam bana resimli kitap ile defter, kalem getirdi. Babam çoğu zaman gecelerine evde olmazdı. Gündüz gelir, akşamın geç saatlerine kadar annemin yanında kalırdı. Benim'le de oynardı. Babam ikimiz çoğu zaman resim yapardık. Yine bir defasında bilmem nedendir kavga ettiklerinde babam bir daha gelmeyeceğini söyleyerek annemi sinirlendirmişti. Annem:
- Oğlunu da götür o zaman. Ben çocuk istemiyorum - diyerek saçmaladı.
Ben zırlayarak annemin boynuna atıldım.
- Gitmeyeceğim. Senin yanında kalacağım - dedim.
Kapıdan çıkarken babam:
- Çocuğun ödünü kopardın, salak karı. Kalbinde korku kalırsa napacaktın?! - diyerek, annemi azarladı.
Annem onun ardından bağırdı.
- Laf kalabalığı yapma! Duydun mu beni? Çocuğu bahane edinerek, beni geriletemezsin. Senin tilki kurnazlığına karnım tok benim.Tipinde meymeret yok ki. Tipin batsın! Tipi batasıca.
O gün uyumak için yatağa girdiğimizde ben annemden:
- Anne, beni babama vermezsin, değil mi? Kovmazsın, değil mi? - diye sordum.
Annem bana sarılarak yanağımdan öptü.
- Vermem, oğlum, vermem. Kimseye vermem. Bal oğlum, gül oğlum benim.
- Sen çocuk istemiyorum dedin ya bu gün.
- Onu sinir'le deyivermişimdir, oğlum.
Ben:
- Bir daha öyle deme, sinirlensen de deme- diyerek tembihledim.
Annem başımı okşadı. Eliy'le saçlarımı tararken:
- Saçın da tarla gibi olmuş. Küçültmek lazım - diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı.
Ben endişelenerek:
- Babamı da kovmazsın, değil mi? - diye sordum.
Annem:
- Kovmam, oğlum, kovmam - diye cevap verdi. Biraz susup, dirseğine kalkarak, tıpkı bir yetişkin' le konuşurcasına düzeltti.
- Ben onu kovmuyorum ki. Kendisi gitmek istiyor. Hiç bir zaman kovmadım ben onu.
- Neden gitmek istiyor?
- Bilmiyorum.
- Sen onu bırakma. Gitme de. Tut.
Annem zor yerden sordu.
- Nasıl tutayım?
Nasıl tutulacağını bilmediğim için
- Napıp, yapıp, tut işte. Bırakma - dedim.
- Tutmasak da gidemez. Şaka yapmıştır bu gün. Gitmez - diyerek annem rahatlatmaya çalıştı.
Ben hiç rahatım olmayınca:
- Ya citden dediyse? Ya yarın gelmezse, napacaksın? - diye sordum.
Sorum annemi biraz düşündürdü galiba. O epeyce susup düşündükten sonra cevap verdi.
- Gelmeyip de napacak?! Hadı, yat artık.
- Ya gelmezse ne yapacaksın?
- Gelmezse, arayıp bulurus.
- Anne, sen o kadını gördün mü?
- Hangi kadını?
- O köydeki kadını? Domuz gibi zıkkımlanıyor dedin ya - diyerek, annemin aklına getirdim.
Annem:
- Geri zekalı çocuk. Büyüklerin işine karışmayacaksın demedimmi sana? Yat artık. Uyu. Yoksa o kadına veririm seni - diyerek yalandan azarladı.
- Anne!
- Uyu diyorum artık.
Annem nemlenmiş gözlerini avuç içi ile silerek, öbür tarafına baktı. Ben gözyaşlarını sakladığını düşündüm.
O günden sonra babam beş gün gözükmedi. Zandımca, bize darılmıştı. Ben annemden:
- Babam gelmedi ya, aramaya gidelim mi - diye sordum.
- Hadi, bu gün de bekleyelim bakalım. Gelmezse yarın gideris - diyerek, annem beni sevindirdi.
Ben nereden arayacağımızı bilmesem de, babamı bulacağımıza çok inaniyordum. O gün öyle babamın kendisi geldi. Babam gelir-gelmez annem:
- Evin yolunu nasıl bulabildin? - diyerek, yanlış soru sordu. Çünkü, babamın evin yolunu bulabileceği bes-belliydi. Ben onun şimdiye kadar evin yolunu bulamayıp, kaybolduğunu görmedim. Sanırım, babamın beş gün önce alınganlık yaparak evden gittiğini annem bilmiyordur, bilse de bilmezden geliyordur.
Babam sesini çıkarmadı. Benim yanıma gelip,
- Selam ver bakalım - diyerek elini uzatdı. Ben selamlaşdım. Babam benim yanağımdan öptü. Sonra annem ile babam diğer odaya geçtiler.Onların usulca konuşmaları duyuldu durdu. Seslerinde kaba bir ton hissedilmiyordu. Yoksa, annem babama bağırır diye bekliyordum, ama o dediğim çıkmadı. Annem babamdan bozuk para alıp, bana vererek:
- Oğlum, hadı, dükkandan ekmek al da, gel - dedi. Sonra beni giyindirdi. Kapıdan çıkarken:
- Karşıya geçerken dikkatli ol. Parana da sahip çık, kaybetme, düşürme sakın. Iyisimi cebine koy - diyerek, bolca tembihledi. O zaman aklıma bir şeý gelerek, geri dönüp:
- Anne, resim defteri de alayım, nolur - dedim.
Annem bana yine biraz bozuk para verdi.
Ben evimizden çokta uzak olmayan - sokağın sonundaki dükkana gittim. Ekmek aldım, resim defteri aldım, geriye biraz para kalınca da kalem aldım. Yolboyu annem ile babamın kavga etmemelerini diledim. Eğer kavga etmezseler babamdan köydeki karısı hakkında sormaya karar verdim.
Eve geldiğimde babam bağdaş kurarak, benim içi resim dolu defterimin sayfalarını çeviriyordu. Annem onun dizine yaslanarak, bir elinin parmaklarıyla babamın gömleğinin düvmelerini tırmalıyor, diğer eliyle onun sırtını sıvazlıyor, düşük ses ile tatlı- tatlı bir şeyler anlatıyor. Babam da dinliyor. Laf arasında ikisi de düşük ses'le gülüyorlar, bazen gülümsüyorlar. Annemin gülen gözlerinde, şefkat akan yüzünde çok nadiren denk gelinen değişik tat gördüm. Şimdi onun kendini çok mutlu hissetdiği su götüremez. Ben bu duruma o kadar çok sevindim ki anlatamam.
Babam beni yanına çağırıp, yaptığım resimlerden birini göstererek:
- Bunlar kim? - diye sordu.
- Bu annem, bu da sen diyerek anlattım.
- Ee, kendin nerede? Kendini çizmedinmi?
Citden kendimi çizmek hiç aklıma gelmemiş. Annem'le babamın yanında kendimi de çizersem daha iyi olacağını anladım. Sonra:
- Şimdi çizeceğim, baba. Yeni defterime çizsem olur mu - diye sordum.
- Evet, güzel olur. Artık yeni defterine çiz.
Sevinçten, neşeden kalbim küt-küt atıyordu. Sonra bu mutlu anı uzatmak için ben babamın bizi bırakıp gitmez'se daha iyi olacağını, eğer gider'se de annem ikimizin onu mutlaka arayıp bulacağımızı, bu konuda annem ile danıştığımızı anlatmaya karar verdim. Annemin hoşlanmaması da muhtemel, ama buna rağmen onun geçen gün iki defa benden gözyaşını gizleyerek, ağladığını da babama söylemek niyetine geldim. Bi de kuşbeyni ne ki? Bunu da babamdan sorsam mı acaba?
103
11
1
5
0
0
1
Teswirler:
Premium Belki [1m] Goý, bu güýzler hiç geçmesin, geçmesin! 14.05.2024 / 12:43
+0
Awtory Kakamyrat Atayew. Turkca terjime eden: @Belki
Turkmence wersiyasynam okamagy maslahat beryan
Şular ýaly goşgy ýazyp bilýärkäňiz, näme ün adyňyzy gizleýärsiňiz? Buýsanmak gerek. Juda täsirli goşgy. Okanyňda suw ýaly akyp dur. Ylham çeşmä...dowamy...
Goşgyny adatyrak gördüm soňky iki goşgusynam ýa meniň goşgudan gözleýän zadym başgaçarak zatdyr, garaz her kime her hili goşgy ýaraýar. Awtora Üs...dowamy...